Görgü tanıklarının ifadesine göre, saldırılar ülkenin güney kesiminde yoğunlaşarak, sivil yerleşim alanlarını hedef aldı. İsrail'in, Lübnan’a yönelik gerçekleştirdiği bu saldırı, uluslararası camiada büyük bir tepkiye neden oldu.
Saldırıların merkezinde, özellikle Lübnan’ın stratejik noktalarında bulunan çağrı cihazlarının patlatılması yer alıyor. Bu cihazlar, acil durumlar için halkın haberleşme ve bilgi alma ihtiyacını karşılıyordu. Patlamalar sonucu çok sayıda bina ağır hasar görürken, en az 500 kişinin yaralandığı bildirildi. Yaralıların büyük bir kısmının hayati tehlikesi devam ederken, bölgedeki hastaneler yaralıları kabul etmekte zorlanıyor. Saldırı sonrası Lübnan hükümeti, acil durum ilan ederek uluslararası toplumu harekete geçmeye çağırdı.
Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) gibi uluslararası kuruluşlar, İsrail’in bu saldırılarını kınayarak, sivil halkın hedef alınmasını kabul edilemez olarak nitelendirdi. Ayrıca, saldırılar neticesinde Lübnan’daki insani kriz daha da derinleşirken, bölgedeki insani yardımların artırılması için çağrılar yapıldı.
İsrail hükümeti ise saldırıları “meşru müdafaa” olarak savundu. Lübnan'dan kaynaklanan güvenlik tehditlerine karşı bu tür operasyonların kaçınılmaz olduğunu belirten yetkililer, sivillere yönelik doğrudan bir hedefin bulunmadığını öne sürdü. Ancak, Lübnan'daki yerel halk ve uluslararası toplum, saldırıların bilinçli bir şekilde sivil altyapıyı hedef aldığını savunuyor.
Bu son gelişmelerle birlikte, Lübnan-İsrail sınırındaki gerginliğin daha da tırmanacağı ve bölgede yeni bir çatışma dalgasının patlak verebileceği endişeleri artıyor.